Orucun hikmeti pek aşikârdır. Bir kere şüphe yok ki Allâhü Teâlâ'nın kullarına emrettiği şeylerde birçok fay¬dalar vardır.
Orucun dînî faydalarından başka sıhhî, sosyal ve ahlâkî birçok faydaları vardır.
Bir hadîs-i şerifte: "Her şey için bir zekât vardır, cese¬din zekâtı da oruçtur, oruç sabrın yarısıdır." buyrulmuştur.
İnsan, oruç sayesinde hayvânî duygularını azaltır, ru¬hunu tasfiye eder; meleklerin sıfatıyla sıfatlanmaya baş¬lamış olur.
Oruç tutan kimse, nefsini bir kısım şiddetli arzuların saldırmasına karşı koymaya alıştırır, idmanlı bulunmuş olur.
Oruç tutan kişi, bir müddet mahrumiyete katlanır. Bu mahrumiyet yiyecek içecek bulamayan bir kimsenin zelîlâne bir halde olan mahrumiyeti gibi değildir. Bilakis bu, yüksek bir cjâyeye doğru Kişinin kendi iradesi ile yaptığı bir mahrumiyettir, bir gayrettir.
İnsan; bu mahrumiyet sayesinde yoksulların, mah¬rumların hallerine vâkıf olur, kendisinde merhamet, şef¬kat, yardımlaşma duyguları artar, insanlık için pek fay¬dalı bir hâle gelir, kendisinin duyacağı manevî zevkler ise her türlü tasavvurların üzerindedir.
Rabb'inin mukaddes emrine uyarak kendisinin meşru nimetlerinden bir müddet mahrumiyete katlanan oir insan, artık başkalarının nimetlerine göz diker mi? Baş¬kalarına zarar vermeye çalışır mı?
Hâsılı: Böyle, insanların iyiliğine hizmet eden kudsî bir ibadetin emredilmesi ve meşru kılınmasındaki hik¬met açıktır. Bunu takdir edememek için insanın düşün¬ce kabiliyetinden büsbütün mahrum olması lâzım gelir.
Yorum Gönder
0Yorumlar